Fransız 1950 Himalaya Ekspedisyonu ve Annapurna Tırmanışı - Bölüm 1: Himalayalar'a Giriş


Bir ilk çıkışın, Annapurna'nın-yani insanın zirvesine ulaştığı 8 bin metreden yüksek ilk Zirve'nin fethedilmesinin 70. yılı anısına bu mini-seriyi yazmaya karar verdim. Fransız dağcılar tam 70 yıl önce bugün Nepal'de korkutucu Dhaulagiri-Annapurna Masifleri arasında daha önce hiç yapılmayanı yapmaya çalışıyorlardı.


Maurice Herzog’un ANNAPURNA’sını (Popular Library, 1952) geçtiğimiz yıllarda İstanbul’da bir sahafta bulmuştum. Kapaktaki retro dağcı çizimi ilgimi çekmişti. Eski ucuz romanlara benziyordu. Ancak bu bir roman değil. Bu, Fransızların Himalayalara 1950 yılında gerçekleştirdiği ekspedisyonu birinci ağızdan anlatan bir kitap. Üstelik oldukça popüler, tüm dünyada 10 milyondan fazla satmış. Dili güzel, akıcı, betimlemeler canlı. Zaman içerisinde eser ve yazarı ise sadece bolca övülmemiş aynı zamanda fazlaca eleştirilmişler de. Oldukça ilginç konular. Bunlara sonra geleceğiz.

Arka Plan:
Neredeyse tarihteki her önemli olay gibi bu tırmanış da politika, küresel ilişkiler ve siyaset, devletler, egemenlikler, savaşlar vb. ilişkilerle yoğurulmuş karmaşık bir arka plana sahip. Sene 1950. II. Dünya savaşı sonrası dünyanın durumu ve ülkeler arası ilişkiler karmaşık. Nepal, Avrupa ülkelerinin dağlarına ekspedisyon taleplerini yüz yıldır reddediyor. Sonra karar değiştirip içerisinde bilimsel araştırma yapacak üye içermek kaydıyla izin vereceğini açıklıyor ve beklenmedik bir şekilde Fransa’ya izin vermeye karar veriyor. Bunlar üzerinde şu an fazla durmayacağım.

Nepal'den gerekli izinleri almış ve bir süredir tırmanış hazırlıklarını yapmakta olan Fransız Dağcılık Federasyonu Himalaya Komite Başkanı Lucien Devies Mart 1950'de her üyesini tek tek seçtiği tırmanış ekibini Paris'te topluyor. Ekspedisyonun amacı ve detaylarından bahsetmeden önce ekibi tanıyalım, 9 kişiler:

1- Maurice Herzog - lider (amatör dağcı)
2- Jean Couzy - mühendis
3- Marcel Schatz - yönetici
4- Louis Lachenal - dağ rehberi (pro)
5- Lionel Terray - dağ rehberi (pro)
6- Gaston Rebuffat - dağ rehberi (pro)
7- Marcel Ichac - kameraman, fotoğrafçı
8- Jacques Oudot - doktor
9- Francis de Noyelle - yerel ilişkiler sorumlusu, diplomat

Ekibin tüm üyelerinin birlikte yer aldığı Nisan 1950'den tek bir fotoğrafı var. Bunu, fotoğraftan pek bir şey anlaşılmadığı için paylaşmayacağım. Ancak ekip üyelerini, ekspedisyon sırasında kaç yaşında olduklarını ve doğum-ölüm senelerini aşağıda paylaşıyorum. Üzerinden biraz zaman geçmiş...Ekip üyelerinin tek tek doğru bir şekilde resimlerini ve doğum yıllarını bulmak bile oldukça zorlu. Örneğin Marcel Schatz neredeyse hiç bir yerde yok. Lachenal ve Terray'in fotoğrafları internette birbirine karışmış durumda. Başka karışıklıklar da var. Ama çabalarım dahilinde benim gördüğüm genel resim şu:


Gün itibarı ile hala yaşayan bir ekip üyesi yok. Bu tarz hikayeler beni biraz üzüyor açıkcası. Daha sadece 70 sene geçmiş. Çıkılan ilk 8 binlik zirve. Ve aradan geçen bu 70 senede çıkılmadık 8 binlik kalmadığı gibi, Annapurna bile 200 kez tırmanılmış durumda. Ekibin bir kısmı yaşlanmayı ve uzun bir ömür sürmeyi başarmış, ama tırmanıştan sonraki 8 yıl içerisinde 3 kişi vefat etmiş.

Amaç:
Ekspedisyon bana kalırsa hata yapmaya, kafa karışıklıklarına ve moral bozukluklarına izin veren çift başlı bir hedefe sahip. Bu hedef, Devies tarafından birbirine komşu iki 8 binlik olan Annapurna veya Dhaulagiri'nin ikisinden birini çıkmak şeklinde konulmuş. Kısacası neredeyse "bir 8 binlik çıkın ve gelin" deniyor ekibe.

Evet bu dağlar komşu sayılır, fakat her yere sırtlarında yükleriyle yürüyerek gitmeleri gereken, tonlarca yük taşıyan 200 hamalı ile birlikte hareket eden, arazinin tehlikeli ve haritaların hatalı olduğu ve her daim kaybolma riskinin bulunduğu bir yerde aslında pek de yakın sayılamazlar. Güçlerini verimli kullanmaları gereken bir coğrafyada ve haziranda gelecek olan muson fırtınasından önce işlerini tamamlama ve dönme baskısının çözülmesi gereken ciddi bir dizi problem ortaya çıkaracağı aşikar. İşin psikolojik boyutu ise hangi dağa ve rotaya konsantre olacaklarını belirleyememek, enerjilerini boşa harcamak, kararsızlık yaşamak, hatalı değerlendirmelerde bulunmak şekilde kendini göstermiş. Şöyle düşünün, günlerdir zorlu bir coğrafyadasınız, çadırda yaşıyorsunuz ve yorgunsunuz, yükseklerin oksijensiz atmosferi başınıza vuruyor, mideniz bulanıyor, iştahınız kapanıyor, soğukta üşüyor ve sıcakta terliyorsunuz...ve şu dağa mı çıksak buna mı çıksak, ona çıksak bile hangi tarafından çıksak, oraya nasıl gideriz, gitsek kamp kurabilir miyiz, hamallar bizimle nasıl gelecek, yeterli vaktimiz var mı, vb. soruları içerisinde yüzüyorsunuz ve ülkeniz sizden iyi haberler bekliyor.

Bunlara yazı içerisinde değineceğiz. Şimdi ekibi tanıdıysak ve amacı da kestirdiysek, artık her şeyin başladığı yere, yani Paris'e gidebiliriz.

Paris:
Ekip ilk kez 1950'de Paris'te, Montaigne'nin dostu, 1500'lerde yaşamış Etienne de La Boetie'nin anısına ismi verilen meşhur ve eski La Boetie caddesinde (Rue La Boetie) yer alan Fransız Alpin Klubünde bir araya geliyor (tam da aynı zamanlarda Picasso da bu cadde üzerinde bir evde yaşıyor / bazı kaynaklarda burada 1940'a kadar yaşadığı yazsa da bazıları 1951'de buradan taşındığını söylüyor). Burası harekatın ilk merkezi. Oraya ait bir fotoğraf bulamadım. Gördüğüm kadarıyla burası şu an taşınmış durumda, ancak Avrupalıların caddelerini ve binalarını korumadaki becerisine güvenerek şu anki halinin eskisine en azından benziyor olduğunu varsayıyor ve aşağıda en azından atmosferi hissetmek adına bina görüntüsünü Google Maps'ten paylaşıyorum:


Üstteki resimde görülen ana yapı eskiden Alpin Klüp'ün olduğu yer. Burası neden mi önemli? Yanıt basit aslında: bir sürü yazar, düşünür, sanatçı ve diğer önemli şahsiyetin yaşadığı böyle bir caddede, dünyanın öte yanında keşfedilmemiş bir yerde bulunan ilk 8 binlik zirvenin hayalini kurmak herhalde çok sıra dışı bir durum olmasa gerek (bu caddede kimler nerede, ne zaman, hangi blokta yaşamış wikipedia'dan görebilirsiniz). Ve tabii o dağlara çok daha yakın diğerlerinin neden hiç böyle bir hayal kurmadığını da bu sayede biraz anlayabiliriz.


Yazının kalanında artık kronolojik sırayla, lokasyonlarla ve o gün gerçekleşen önemli olaylarla ilerleyeceğiz. Kendimizi ekspedisyonun bir parçası gibi hissedeceğiz. Bir kitap canlandırması yapacağız. Başlayalım:

28 Mart 1950:
Fransız Dağcılık Federasyonu Himalya Komitesi tüm takım ile beraber Paris'teki merkezde son kez toplandı. Başkan Lucien Devies amaçlarını ve beklentilerini açıkladı. O güne dek tam 22 ekspedisyon ile 8 binliklere çıkılmaya çalışılmış, ancak henüz başaran olmamıştı. Ekspedisyonun görevi 8167 metrelik Dhaulagiri ya da 8091 metrelik Annapurna olacaktı. Bunların ikisinin de başarılamaması durumunda "teselli zirveleri" denenecekti. Rota'da ilk hedef Tukucha kasabası olacaktı. Burası iki dağ masifinin ortasında ikisine ulaşmak ve keşif için elverişli bir karargah oluşturacaktı. En azından Paris'teki ofisten hissettikleri buydu.

Dhaulagiri-Annapurna bölgesinin bir diğer özelliği ise Himalayaların keşfedilmiş bir çok bölgesinin aksine bu bölgenin neredeyse hiç araştırılmamış olmasıydı. Buraya dair bildikleri çok azdı. Dolayısıyla bu ekspedisyon aynı zamanda bir keşif görevi olacaktı. Tabi sadece keşif de değil, bu tarz bir görevden tıbbi, jeolojik, kültürel, coğrafi ve meteorolojik bilimsel bulgular da bekliyorlardı. Bunlara dayanan çalışmalar ekspedisyon sonrası dönemde akademik dergilerde yayımlanarak Fransa'nın bilim camiasında prestijini artıracak ve öncü konumuna sokacaktı.

Pierre Allain (bouldering'i ve lastik kaya tırmanış ayakkabılarını ve bir çok modern dağcılık malzemesini icat eden adam diyebiliriz, 1930'larda Fontainebleau'da V2-V3 dereceli boulder rotaları açıyordu, en meşhuru: https://bleau.info/rempart/300353.html?locale=en) ve Henry de Segogne (1936 Himalayalar, Gasherbrum I ekspedisyon lideri) gibi Fransız ve dünya dağcılığı için önemli figürlerin de katıldığı bu toplantıda dağcılık tarihi yazılıyordu. Sonra Devies ofiste ayağa kalkarak beklenmedik bir şey söyledi. Ekibin tüm üyelerinin ekspedisyon liderine (yani Herzog'a) bağlılık yemini ettiğini ve ekspedisyon süresince liderin her konuda kendilerine vereceği direktifleri yerine getireceklerine dair bir sözleşme imzalayacaklardı. Garip hissettiler, yine de denileni yaptılar.

Toplantı bitmişti ve artık yola çıkma zamanıydı.

30 Mart 1950:
Paris'ten kalkan uçakları ekspedisyonun tüm yüküyle beraber Yeni Delhi/Hindistan'a indi. Kırmızı üçgen ile Annapurna'nın lokasyonunu işaretledim.



1 Nisan 1950:
Lucknow’a varış ve Şerpalarla buluşma. Burada Şerpaların arasında önemle durulması gereken bir isim var: Ang-Tharkey (şerpa, dağcı, ve bize aşina olan telaffuzuyla serdar [sirdar] yani ekspedisyon dışında kalan yerel adamlardan sorumlu kişi-yönetici). 1.5 metre boyundaki bu çetin adam başlı başına övgüleri hakeden mağrur bir kişilik ve bir Şerpa ve dağcı olarak harika bir kariyer sahibi. 1933'de İngilizler'in ilk Everest denemesinde (meşhur Eric Shipton ile) oradaydı, 1935'de yine Everestteydi, 1936'da Nanda Devi'deydi, 1937 ve 38'de K2 ve Everest'teydi, yine 1950'de Annapurna'daydı ve Fransa'dan Onur Nişanı bile kazanmıştı. Bu adam Dhaulagiri'ye de gitti Makalu'ya da, Cho Oyu'ya da. Meşhur Şerpa Tenzig Norgay'ı (Everest'e Edmund Hillary ile ilk kez çıkan iki kişiden biri) yetiştiren ve tanıtan da kendisiydi. Ang-Tharkey'in daha sonrasında Herzog ve Fransız ekspedisyonu için tabi ki diyecekleri olacak, ama bunlara sonra geleceğiz.



5 Nisan 1950:
Nautanwa'ya (Hindistan-Nepal sınırı) varış. Bu yolu trenle alıyorlar.


10 Nisan 1950:
Palpa'ya (Tansing) varış. Artık Himalayalar'a yaklaşıyorlar. Kuzeyde beyaz zirveler kendisini gösteriyor.



Herzog, Tansen’de (kitaptaki yazımıyla Tansing) ilk kez Himalaya zirvelerini gördüklerini ve bunun Paris'te defalarca dinledikleri ve hayal ettikleri bu dağların onları ilk görüşte nasıl heyecanlandırdığını anlatıyor. Civardaki bir tepeye çıkıp kuzey ufkunu dehşetle izliyorlar. Manzara şuna benziyor olmalı (tabi Herzog burada Annapurna’yı gördüklerini yazmamış, bu durumda muhtemelen görmediklerini ya da tanımadıklarını düşünebiliriz):



16 Nisan 1950:
Baglung'a (yüksek vadilere girmeden önceki son kasaba) varış.



17 Nisan 1950:
Bu güzel sabaha Baglung’da Dhaulagiri manzarasını görmenin şokuyla bağırtılar içerisinde ağızları bir karış açık uyanıyorlar. Herzog onu güneşte kristal gibi parlayan devasa bir buz piramidi diye betimliyor. Gördükleri manzara Google Earth’e göre alttaki gibi görünüyordu ki bana kalırlarsa heyecanlarında haklılar. Kuzeye devam eden yolculuklarında iki güne kadar Annapurna’yı da göreceklerini düşünüyorlar.



Yazının ilk bölümünü burada, Dhaulagiri manzarasıyla noktalıyorum. İkinci bölümde Dhaulagiri'yi daha yakından tanıyacağız.

2. bölüm

Yorumlar

Yorum Gönder